20 Nisan 2016 Çarşamba

THE LADY IN THE VAN


Odul donemi oncesi hakkinda cokca ovgu okudugum "The Lady in the Van" filmini cok buyuk bir merakla izledim lakin Ingiliz yazar Alan Bennett’in basina gercekten de alisilmisin disinda bir olay gelmisti ve bu olay once kitap, sonra tiyatro derken sinema dunyasina kadar uzanmisti..

Yonetmenligini Nicholas Hytner'in yaptigi filmin konusu kisaca soyle ; Londra’nin Camden kasabasinda son derece siradan bir caddede, kendi enteresan dunyalarinda yasayan bir avuc insanin hayatina Miss Shepherd adinda bir kadin dahil oluyor.. Miss Shepherd, rastgele ya da onsezilerinin izini surerek karar verdigi bir evin onune, eski mi eski, kirli mi kirli ve de kokusu pek kotu karavanini park ediyor ve yasamina orada devam ediyor.. Ancak, Miss Shepherd her ne kadar karavani kadar pis gorunse de, insanlar onunla diyalog kurduklarinda zekasi, konusma sekli ve hazircevapligi ile bir evsiz icin fazlaca egitimli oldugununu anliyorlar.. Tabi bu noktada da basliyor Miss Shepherd’in gecmisine dair bir merak..

Yazar Alan Bennett ise yine bu caddenin sakinlerinden biri.. Evine yeni tasindigi ve bir sekilde acil durumlarda tuvaletini kullanmasina izin verdigi Miss Shepherd ile Alan arasinda bir arkadaslik basliyor.. Alan; iki ayri kisiligi icinde yasatan (yasayan ve yazan) bir yazar.. Her yazar gibi o da duygulara ve cevresinde olup bitene karsi duyarsiz degil ve bu nedenle de Miss Shepherd ile olan tuhaf arkadasligi sirasinda Shepherd'in farkli bir hayat hikayesi oldugunu anlamis durumda..

Filmin asil seyri ise, Miss Shepherd’in zor durumda kalabilecegi bir konuda, Alan'in ona yardimci olabilmek icin kisa bir sureligine karavanini kendi evinin garajina cekebilecegini soylemesi ile basliyor.. Alan bu teklif sonrasindaki tam 15 yilini karavani ile garajinda yasayan Miss Shepherd ile beraber geciriyor.. Ve, bu vesile ile de onun gizemli hayatini kaleme almaya basliyor..

Camden sakinlerinin pis ve fakir olarak adlandirdiklari, bir yandan tiksinirken diger yandan da tuhaf bir vicdan durtusu ile yardimci olmaya calistiklari Miss Shepherd, aslina bakarsaniz tum cadde sakinlerinin hayatinin tadi tuzu gibi..

Komedi ile drami ic ice geciren, bir huzunlendirip, bir kis kis gulduren bu “cok degisik” hikayeye mutlaka bir sans verin.. Miss Shepherd’in kendini “serbest meslek” sahibi olarak savunusu, eksiklikleri ve korkulari arasinda sikisip kalmis olsa da aslinda cok ozgur olan ruhunu tanimak oldukca keyifli.. Miss Shepherd'in saklanmis gerceklerini ogrendiginizde buruk bir lezzet alacaginiza eminim…

Filmin en izlenesi yani, Miss Shepherd’in efsane bir yetenek olan Maggie Smith tarafindan canlandirilmasi.. Harry Potter’in otorite timsali profosoru McGonagall rolu ile cok genis kitlelerce taninan Maggie Smith'e Downton Abbey dizisindeki zeki, huysuz ve hazircevap ihtiyar modeli cok yakismisti.. Iste bu huysuz ve hazircevap ihtiyar “The Lady in The Van” ile hayatimiza dokunmaya devam ediyor.. Ve, Maggie Smith oldukca ilginc bir karakter olan Miss Shepherd’i akillara daha da kazinacak bir sekilde canlandiriyor..  Alan Bennett’i ise, Alex Jennings canlandirmis ve iki farkli bedende izledigimiz Alex Bennett’in hikayeyi bize aktaran ust sesi muthis etkileyici cumlelere sahip.

* Bu arada filme dair nefis bir detay var; Maggie Smith ve Alex Jennings bu hikayeye 1999 yilinda tiyatro oyunu ve 2009 yilinda BBC'de radyo uyarlamasi olarak yine beraber hayat vermisler.. Tabi bu birliktelikler sonrasi cekilen film, iki karakterin muthis bir uyum ile izlenmesini saglayan en onemli etken olmus ! 
iyi seyirler..