27 Şubat 2015 Cuma

THE MAGUS / BUYUCU

 Her sey bir yana, kitap okumak diger yana..

  Bunu cilgin gibi kitap okudugumdan degil de, sadik bir okuyucu oldugum ve okumanin bana kattiklarini bildigim icin soyluyorum..

Ayrica sayfalarini koklaya koklaya ve dokunarak kitap satin almak gibisi var mi ?

 

Okuma sekline ve tarzina bayildigim yakin bir arkadasim, yolu yariladigim yasin kutlama yemeginde bana kendi kitapliginin en degerli yazarlarindan biri olan Ingiliz edebiyatinin guclu kalemi John Fowles'in Buyucu/The Magus romanini hediye etti.. 

Buyucu, John Fowles'in yazdigi ilk roman ve yayin tarihi yanilmiyorsam 1960'lara kadar uzaniyor ancak bana verdigi his sanki bir kac yil oncesinde yazilmis kadar yakin.. Ilk bakista elde tutmanin zor olacagini dusundurup usengeclik yaratsa da okumaya basladiginizda kurgusu ve kelime zenginligiyle kolayca akan, yormadan dusunduren hatta elden birakilamayan bir kitap.. (Yine de bana gore bu kitabi sindire sindire okuyup, kitabin kahramani Nicholas Urfe'nin tum psikolojik gel git ve yanilsamalarina empati ile yaklasmak en guzeli..)

Romanin konusu; entellektuel olmaya hevesli, ikili iliskilerde basarisiz ve Ingiltere'nin insanda daimi huzun etkisi yaratan havasindan bunalip kucuk bir yunan adasina ogretmen olmak icin basvurup kabul edilen Nicholas Urfe'nin hayatinin bir bolumu.. 

Nicholas; Avustralya'li kiz arkadasi Alison'i ardina bile bakmadan Ingiltere'de birakip, ogretmen olarak Phraxos adasina geliyor. Gelisinden kisa bir sure sonra da adanin sakin koylarindan birinde yasayan ve Nicholas'i adeta psikolojik yanilsamalar dunyasinda darmadagin edecek Maurice Conchis isimli bir yunanla tanisiyor.. Nicholas'in hayatinda buyuk bir cokus yasadigi ve yuzlestigi yaralarini saracak nedenler aradigi bir donemde Maurice ile tanismasi onu bu gizemli adamin kurguladigi dunyanin icine adeta girdap gibi cekiyor ve basliyor sonu gelmez akil oyunlari..
Gizemli kisilik Conchis'in Nicholas uzerinde sergiledigi tanri rolu, yanilsamalar dunyasinin icinde kalan Nicholas'i gercek ve sanri girdabinda oyle kivranir hale getiriyor ki kahramanimiz bir sure sonra degil yasananlara, kendine bile inanmakta zorlanir hale gelip, akil hastasi oldugunu hissetmeye basliyor.. 

Lily, Rose, Maurice, Alison ve mitolojik karakterlerle beslenen hikayenin en tuhaf (tuhaf ama bence en iyi) yani ise sonunun belirsiz olusu.. Fowles bu konuda aldigi belki de binlerce okur mektubuna ragmen hikayenin her okuyucu icin ayri bir sonunun olmasi konusunda israrci davranmis o nedenle de hikayeye uygun gordugunuz sonu bulmak sizin hayal gucunuze kaliyor..

Buyucu; hayata ve insana dair dogru ve yanlislari sorgulatan uzun soluklu bir okumaydi benim icin.. Hikayenin tum derinlik ve karmasasina ragmen donup dolasip erdigim yer; icime ve kisiligime ozgurce ve korkusuzca bakabilmeyi becerip, kendime daha durust davranabilmekti..
 Sanirim bu kitap uzun yillardir devam eden meditasyon hayatimi tam anlamiyla sevgiyle selamladi.. :)

Son olarak romani benim icin ozel kilan ise; hikayenin Yunanistan'in Seronic korfezi adalari icinde olan ve keyifle hatirladigim bir seyahat yaptigim Spetses'te geciyor olusu.. (Kitapta Phraxos adasi olarak bahsedilir..) Bu yakinlik hissine karsilik kitabimin okuma hizini oyle iyi ayarladim ki, hani derler ya "kitabi bitirip gogsume bastirdigim" yer yine ayni korfezin bir diger adasi olan Poros'tu.. ;)  

iyi okumalar
lulu
xxx


20 Şubat 2015 Cuma

THE IMITATION GAME

 

Dunyadan Alan Turing diye biri gecmis iz biraka biraka ve biz onun varligini bilmemisiz.. "Biz" diyorum cunku eminim izleyen buyuk cogunluk Alan Turing ile benim gibi "The Imitation Game" filmi sayesinde tanisti.. Oysa ne muthis bir hikayesi ve kisacik omrunde insanlik icin biraktigi ne onemli bir izi varmis..

The Imitation Game filminde Alan Turing karakterini, cok sevdigim "Sherlock" dizisindeki cikarimlarin efendisi muhtesem Sherlock olarak tanidigimiz Benedict Cumberbatch oynuyor.. Benedict'in oyunculugu icin tek bir diziye bagli kalarak yorum yapmak filmi izlemeden evvel oldukca zor olsa da, toplumdan kendini soyutlamis, kendi sessizlikleri icinde ve aklinin sinirlarini zorlayarak yasayan, zeki ve supheci Alan Turing rolunu bence oldukca iyi kotarmis. Sanirim ki bu basrol sayesinde oyunculuk gucu hakkindaki soru isaretlerini de bir parca silmis olmali.. Olmali diyorum cunku oyle olduguna dair en onemli kanit, Sherlock 4. sezonunun Benedict'in yogun film programi dolayisiyla bu yil pas gecmesi..

 Film icinde film tavsiyesi olacak ama oyunculari icinde Benedict Cumberbatch'in de oldugu "August: Osage County" filmini firsat bulup izlemelisiniz.. Benedict icin olmasa bile mutlaka ve mutlaka farkli bir Julia Roberts icin...

The Imitation Game; ikinci dunya savasinda nazilerin kullandigi enigma kodunu (ki bu kodun cozulmesi ihtimali oyle dusuk ki bu ihtimalleri filmin basinda sayisal olarak ogrenince Alan Turing'e henuz film baslar baslamaz ayri bir saygi beslemeye basliyor insan..) cozerek savasin tam tamina 2 yil once bitmesine neden olan matematik profesoru Alan Turing'in hayatinin bir donemini anlatiyor bize.. The Imitation Game bir savas filmi degil, daha cok savasin arka perdesinde gelisen bir stratejinin hayata gecirilis hikayesi.. Donem filmi ve bana gore tam olarak bir dram-biyografi ornegi lakin Alan Turing'in olaganustu zekasi sayesinde insanliga verdigi armagana ragmen sirf cinsel tercihi nedeniyle odedigi bedel tam anlamiyla korkunc !

Bu arada filmde Keira Knightley'in de varligi soz konusu ancak filme beni heyecanlandiran bir giris yapmasina ragmen devaminda cok buyuk bir oyunculuk sergilemiyor.. Turing'in calisma ekibinde olan diger oyuncular icinden baskin ve hirsli bir karakter Hugh'u canlandiran Matthew Goode, "Downton Abbey" dizisi sayesinde tanidigim Allen Leech de ayni sekilde cok da ilgi uyandirmayan oyunculuklar sergiliyorlar.. Dolayisiyla da film basli basina bir Benedict Cumberbatch konsantrasyonu ile izleniyor.

Evet, The Imitation Game bu sezonun merakla beklenen ve odul torenlerinde adayligina kesin gozuyle bakilan hatta favori kabul edilen filmlerinden biriydi.. Adayligi kapti kapmasina ancak cok daha kuvvetli adaylarla karsi karsiya kaldigindan bana gore ne Benedict bu filmle "en iyi erkek oyuncu" odulunu kucaklayacak ne de film "en iyi film" odulune layik bulunacak.. Adayliklar icinde "en iyi uyarlama senaryo" ile odul alma sansi yuksek olsa da bu odulu de sanki "The Theory of Everything" alir gibi hissediyorum ben :) Ancak sonuc ne olursa olsun akillarda kalan bu harika uyarlama filmini kacirmamali ve dunyadan gecmis muthis Alan Turing'i tanimalisiniz..

NOT : Filmin yonetmeni, hakkinda bilgi sahibi olmadigim Morten Tyldum. Bildigim yalnizca Norvec asilli oldugu ve takip edilesi isler yaptigi.. 

iyi seyirler
lulu
xxx

19 Şubat 2015 Perşembe

THE THEORY OF EVERYTHING



Stephen Hawking ismini hepimiz biliyoruz da icimizden kac kisinin tam olarak kim olduguna ya da hastaligina dair bir fikri var ? 

Sahsen ben Hawking'in ALS hastaliginin pencesinde oldugunu bilirdim de bu hastaligin basina nasil ve ne zaman geldigine dair fikrim sifirdi.. Ya da filmi izlemeden evvel size onemli bir fizikci oldugunu soyleyebilirdim ama Einstein'dan sonra dunyaya gelmis en iyi teorik fizikci olarak kabul gordugunu hic bilmezdim..

Iste "The Theory of Everything" Stephen Hawking'in ilk esi Jane tarafindan kaleme alinan; hastaliginin teshisi ve seyri, onunla basa cikma sekli ve en onemlisi de hayata duydugu sevgi ve bagliligini anlatan olaganustu bir dram-biyografi filmi..

Hawking'i daha evvel "My Week with Marilyn" filminde Marilyn'in aklini basindan aldigi erkeklerden biri rolu ile izledigim Eddie Redmayne canlandirmis.. Canlandirmis ama oyle bir dokturmus ki adeta kan olup Hawking'in damarlarindan akmis.. Bence bu performansi ile Redmayne hem kendine oscar yolundaki tum kapilari acmis, hem de izleyicide bundan onceki ve sonraki tum performanslarini izlemek icin heyecan yaratmis.. Esi Jane'i ise 2014 yilinda bir Milano donusu ucakta izleyip tokatlardan tokat begendigim "Like Crazy" filmindeki Anna karakterini de canlandiran Felicity Jones oynamis.. Film sayesinde bir de Jane'in cikmazlar yasadigi bir donemde Hawking ailesinin hayatina dahil olup, Jane icin adeta tutunacak bir dal olan Jonathan rolundeki Charlie Cox ile tanistim.. Tanistim ama aklimda iz birakan, hatirlanasi bir oyunculuk sergiledigini soyleyemem.

Film; Hawking'in Cambridge Universitesi'ndeki okul yillarinda basliyor, esi Jane ile tanismasi, hastaliginin ilk belirtileri ve uzucu teshisi ile devam ediyor.. Hastaligi ve kalan hayatinin kisaligini ogrenmeleri sonrasi Jane ile verdikleri evlilik karar sureci ve genc iki insanin sevgilerine sahip cikislari hic de dramatize edilmeden oyle duru bir sekilde izleyiciye aktariliyor ki insan yasanilan drami uzulmek yerine gulumseyerek karsiliyor.. Film bitince en cok bu denli huzunlu bir hayati gozyaslari yerine gulumseyerek ve umutlarimi kuvvetlendirerek izledigim icin mutlu hissettim ben.

Sunu da eklemek istiyorum ki; filmi sirasinda ara ara Hawking'i yasayan en onemli bilim adami oldugunu unutup, tekerlekli sandaliyeye bagli, siradan ama fazlaca zeki bir ALS hastasi olarak izledim.. Ama sonrasinda dusununce, yuzlerce anlamadigim fizik terimlerinin kullanildigi, Hawking'in bilimsel basarilarina daha fazla yogunlasan bir film izleseydim bu denli keyif alamazdim..

James March'a Jane Hawking'in kitabina bagli kalarak cektigi bu nefis film icin ne kadar tesekkur etsek az.. Ayrica Jane Hawking'e de bir cok kisinin yasadigi zorluklari kabullenme surecine ilham verdigi ya da verecegi icin tesekkur etmeliyiz.. Umarim film ulkemizde de uzun bir sure vizyonda kalir ve mumkun oldugunca cok kisi tarafindan izlenebilir.. Hatta umarim bir cok aile bu iyimserlik filmini cocuklarina izletip, insan cabasinin bir sinirinin olmadigini onlara da gosterebilir..

Filmi izleyip hala hayatin kucuk, olagan ve sacma denebilecek dertlerine ve engebelerine takilip kalmayin olur mu ? Neresinden bakarsaniz bakin hayat cok yasanilasi ve aldigimiz her nefes fazlasiyla kiymetli..

iyi seyirler
lulu
xxx





12 Şubat 2015 Perşembe

WILD


 Cok uzun zamandir izlemek istedigim "Wild" saheserini sonunda izledim.

Reese Witherspoon'un aklimda kalan vurucu ve hatirlanasi bir filmi olmamasina ve benim nazarimda daha cok o gereksiz pembe dopiyesi icinde "sarisinlarin zekasini kucumsemeyin" tavrina burunmus Harvard ogrencisi rolu ile kalmis olmasina ragmen Wild filmi icin hic on yargi olusturmadim.. Aksine filmin ilk gorselini gordugum an mutlaka izlemeliyim diye ajandama not bile aldim..

2014 yili oscar adaylarinin tumunu izlememis olmama ragmen Witherspoon'un en iyi kadin oyuncu dalindaki adayliginin cok cok yerinde olduguna ve hatta diger rakiplerini gayet hakki ile zorlayacagina inaniyorum..

Wild kisaca Cherly adinda, annesini kaybetmis, uzerine kocasindan da ayrilmis ve bu insan hayatini alt ust edebilecek kuvvetteki iki zorlugun altinda ezilerek hayatin cesitli pisliklerine bulasmis genc bir kizin hem fiziki zorlanma ile yasanilanlardan bir nevi uzaklasma, hem de icsel bir deneyim yasayip kendi yolunu bulmasi uzerine harika bir film.. Pasifik Crest Yolu'nu tek basina ve buyuk ozverilerle gecen Cherly, karsina cikan her zorlugu gecmisin keskin hatiralari ve bence kendine durust davranabilme yetisi sayesinde bir sekilde asip, ardinda birakabiliyor.. Insan Cherly'nin azmine ve hayata yenilmisligin verdigi tum huzun ve caresizliklerin arasindan siyrilip yeniden kendini bulusuna gercek anlamda hayran kaliyor..

Benim tatli Gus & Hazel'imin huzunlu hikayesi "The Fault in our Stars"da da yine sevgi dolu bir anne rolu ile izledigim tatli kadin Laura Dern, Wild filminde de Cherly'nin annesi rolunde cikti karsima.. Hayatinin tum zorluklarina ragmen, icinden ustalikla cekip almayi bildigi mutluluk anlarini ve bunlari kizina ulastirmaya calistigi cumlelerini ben sahsim adina gercekten cok sevdim ! Severken bir de kendi anneligimi ve bunu Alpcan'a aktarisimi bir sekilde benzetip ayrica huzurlu hissettim ! En iyi yardimci kadin oyuncu rolu icin ne kadar sansi olacak bilemiyorum -en azindan o derece etkili bir rol oldugunu dusunmuyorum- ama yine de academi kendisini bu odule layik gorurse kesinlikle gulumseyecegim..

Kendinize gercekten bir iyilik yapin ve Wild'i izleme keyfine ulasin ! Yalnizca hayat yolunuzda size ilham vermesi ve isteklerinize ulasirken gecmisten de arinabilme gucune kavusmak icin muhtesem bir itici guc hissedeceginize eminim.. 

iyi seyirler
lulu
xxx