19 Şubat 2016 Cuma

THE REVENANT

 

Alejandro Gonzalez Inarritu denince aklima hemen (izlemediyseniz listenize girmeyi yuzde yuz hakeden) su uc film geliyor : Amores Perros, Babel ve Birdman.. Bu muthis uclu sonrasi The Revenant ile citayi iyice yukari ceken ve bizim kusagimizin cocukluk aski Leonardo DiCaprio'yu sonunda Oscar ile kavusturacagina yurekten inandigimiz Inarritu'yu seviyor ve filmleri arasindaki tarih araligini kisa tutmasini cani gonulden diliyoruz.. 

The Revenant; aslinda bir kitap uyarlamasi.. Michael Punke'in biyografik romaninda gercek bir hikayeden esinlenerek anlatildigi gibi; film, 19. yy'da yasadigi varsayilan Hugh Glass adindaki bir kurk avcisi ve onun ugradigi ayi saldirisi ve ihanet sonrasinda baslayan intikam mucadelesini anlatiyor.. Her ne kadar bir intikam filmi olsa da, muthis bir doga mucadelesinin de sinemaya aktarilmis en enfes hali demek kesinlikle yerinde olur.. 

Film, Kizilderililerin topraklarini ve duzenlerini korumak icin saldirdiklari kurk avcilarinin kamp goruntuleri ile basliyor. Ancak izleyiciyi ekrana yapistiracak asil baslangic; saldiri sonrasi Glass'in ekip arkadaslarina yol rehberligi yaptigi sirada karsilastigi ayi saldirisi ! Konusuldugu kadar gercek, konusuldugundan daha da acimasiz bu saldiri sonrasinda tum hucrelerinizle filme dahil oldugunuzu hissediyorsunuz..

Domhnall Gleeson'un oynadigi ekip liderleri Henry, olumcul yaralar alan ve yasamasi icin en ufak bir umut kalmayan Glass'i, ekipten gonullu olan iki kisinin eline birakip kalanlarla yoluna devam etmek zorunda kaliyor.. Henry adil, merhametli ve Glass'in ekibe kattigi degerin cok bilincinde.. O nedenle de, yari kizilderili olan Glass'in oglu ve yaninda kalacak diger iki gonulluye, Glass olene dek onun yaninda durmalarini ve gomdukten sonra yola cikmalarini emrediyor.. Ancak, icinde kotu ve kiskanc bir ruh olan John Fitzgerald; once Glass'in oglunu oldurup, sonra da acimasizca Glass'i olume terk ediyor..

Oglunun oldurulusunu yattigi yerden caresizce izleyen Glass, her ne kadar bitkin ve olume yakin olsa da, hayata tutunmak icin iliklerimize isleyen bir intikam duygusuyla zorlu bir doga mucadelesine basliyor.. Iste bu noktada da filmin adinin neden Revenant (Dirilis) oldugunu anliyoruz..

Tom Hardly, John Fitzgerald karakteri ile gercekten Oscar'lik bir performans gostermis.. Benim Oscar icin "en iyi yardimci erkek oyuncu" favorim kendisi olmasa da, academi kendisine kayitsiz kalmaz diye dusunuyorum.. Leo konusuda ise, sanirim hepimiz ayni noktadayiz.. Bu rol ile de Oscar heykelini kucaklamazsa, daha hangi rol ile alacak allah askina ?? Adam ciddi bir fiziksel performans ile karismizda.. Kana kana ictigi intikam duygusunu son sahneye kadar tutkuyla besleyip hayatta kalan Glass'in, son sahnede bu duygusunu evrene teslim edisi ve adaleti enfes bir inanc ve erdem tokati ile akisina birakisi filmin en muthis enstantanesi. Zaten filmin en siki cumlesi de bu sahnede geciyor ;

"Intikam, insanin degil, tanrinin ellerindedir.." 

The Revanant; gorsel olarak da, icsel olarak da ve dahasi muziklerinin seciminde gosterilen ozeni ile de sizi doyuma ulastiracak bir film.. Hazir hala vizyondayken hafta sonu planlariniza ekleyin derim ;)

iyi seyirler,
lulu
xxx

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder