Filmleri kendi ilgi alanlarima gore okumayi,
arastirmayi ve listelemeyi seviyorum ama diger yandan iyi film
izlemeyi bilen arkadaslarimin tavsiyelerini de asla es gecmiyorum. "Hundred Foot
Journey" o filmlerden biri ! Oyle ki; heyecanlanip, izlenecekler listeme
eklemeye bile firsat bulamadan kosar adim izlediklerimden..
Oncelikle bu filmi sevmek icin iki degerli nedenim var..
Biri yemek yapma askim, digeri de hadi deseler yasamak icin aklima gelen ilk
yerin hep bir Fransiz koyu olusu.. Ve evet; film bir chef hikayesi ayrica da Fransa'nin
guneyinde Saint Antonin Noble Val adinda bir koyde geciyor. :) Hindistan'da restoran isletirken, baslarina gelen felaket sonrasi
yurtlarini terketmek zorunda kalan Kadam Ailesi'nin
hikayesi..
Buyuleyici guzellikte olan Saint Antonin Noble Val koyune
yerlesen Kadam ailesi heyacan icinde en iyi bildikleri isi bu koyde de devam
ettirme karari aliyorlar. Karar Fransizlar icin tuhaf ama daha da tuhafi bu
restorani muhtesem Madam Mallory'nin islettigi Michelin yildizli Fransiz
restorani "Le Saule Pleureur"un hemen karisina acma curretleri :) Bu curret elbette
atesli ve heyecanli bir savasa neden oluyor. Taaa ki savasin boyutlari can yakmaya
baslaya dek.. Sonrasinda savas
bitiyor ve baris sevimli bir dost meclisine donusuyor..
Baba
Maison Mumbai'nin restorani; Kadam ailesinin altin cocugu Hassan'in lezzetli ellerinin katkisiyla koyde iyi bir yer ediniyor ve ailenin gelenekleri ve davranis sekli her ne
kadar Fransiz kulturuyle taban tabana zit olsa da, el lezzetlerinin Fransiz
mutfagina dokunusu ve sahip olduklari iyi yurekleri zaman icinde onlari koyun
bir parcasi haline getiriyor.. Hassan ile Le Saule
Pleureur'un yardimci ascisi Marguerite arasinda baslayan yakinlasma da iki kultur arasindaki tum farkliliklari bir kenara birakip ortak bir noktada
bulusmalari icin harika bir neden oluyor. Oyle ki; zaman icinde Madam Mallory
Hassan'in yetenegini kabul edip, aile ile iliskilerini bambaska bir boyuta
tasiyor. Mr. Kadam'i ikna etmek her ne kadar zor olsa da, yasanan baris sonrasi
Hassan Fransiz restoraninin bir parcasi haline gelip, kendi ascilik gelecegi
icin muhtesem bir adim atmis oluyor.
Fimlde Hassan rolunu varligindan bu film ile haberdar oldugum
Manish Dayal oynuyor. Dayal; sakin kisiliginin altinda yatan cevherin son derece
bilincinde olan; kendine, ellerine ve dahasi kalbine guvenen harika bir karakter
ornegi sunuyor. Marguerite'i oynayan
Kanadali Charlotee Le Bon'u ise; en populer isi olan Yves Saint Laurent
filminden hatirlayabilirsiniz.. Zarifliginin yani sira kulaginiza muthis bir
ahenkle yayilan Fransiz aksani sayesinde kendisini daha cok seveceginize
kefilim.. Ancak iki karakter var ki; beni film boyunca muthis mutlu edip,
uzerine bir de eglendirdiler ! Gururlu ve burnu buyuk
Madam Mallory rolundeki Helen Mirren ile inatci bir keci olan Mr. Kadam rolundeki
Om Puri.
Hundren Foot Journey; yuzunuzu bir an bile burusturmadan, keyif icinde
izleyeceginiz bir film ! Vatanlarindan surulmus Kadam ailesinin belki
de dunyanin en zor kulturlerinden birinde kabul edilis hikayeleri..
Bu
arada izledikten sonra ogrendigim guzel bir detay var. O da filmin
yapimcilarinin Steven Spielberg, Oprah Winfrey ve Juliet Blake olusu.. Yonetmeni
ise uzun yillar "en sevdigin film nedir ?" sorusuna verdigim cevap
olan Chocolat'in da yonetmeni; Lasse Hallstrom. Bu arada filmin senaryosu da
Richard C.Morais'in "The Hundred Foot Journey" isimli romanindan esinlenerek
yazilmis.. Yani film aslinda bir uyarlama !
Oprah'in dedigi gibi "moral veren bir hikaye"nin size iyi gelecegi bir vakitteyseniz, hic vakit kaybetmeden filmi izlemeye koyulun derim !
iyi seyirler
lulu
xxx