10 Temmuz 2015 Cuma

HUNDRED FOOT JOURNEY

 

Filmleri kendi ilgi alanlarima gore okumayi, arastirmayi ve listelemeyi seviyorum ama diger yandan iyi film izlemeyi bilen arkadaslarimin tavsiyelerini de asla es gecmiyorum. "Hundred Foot Journey" o filmlerden biri ! Oyle ki; heyecanlanip, izlenecekler listeme eklemeye bile firsat bulamadan kosar adim izlediklerimden..

Oncelikle bu filmi sevmek icin iki degerli nedenim var.. Biri yemek yapma askim, digeri de hadi deseler yasamak icin aklima gelen ilk yerin hep bir Fransiz koyu olusu.. Ve evet; film bir chef hikayesi ayrica da Fransa'nin guneyinde Saint Antonin Noble Val adinda bir koyde geciyor. :) Hindistan'da restoran isletirken, baslarina gelen felaket sonrasi yurtlarini terketmek zorunda kalan Kadam Ailesi'nin hikayesi..

Buyuleyici guzellikte olan Saint Antonin Noble Val koyune yerlesen Kadam ailesi heyacan icinde en iyi bildikleri isi bu koyde de devam ettirme karari aliyorlar. Karar Fransizlar icin tuhaf ama daha da tuhafi bu restorani muhtesem Madam Mallory'nin islettigi Michelin yildizli Fransiz restorani "Le Saule Pleureur"un hemen karisina acma curretleri :) Bu curret elbette atesli ve heyecanli bir savasa neden oluyor. Taaa ki savasin boyutlari can yakmaya baslaya dek.. Sonrasinda savas bitiyor ve baris sevimli bir dost meclisine donusuyor..

Baba Maison Mumbai'nin restorani; Kadam ailesinin altin cocugu Hassan'in lezzetli ellerinin katkisiyla koyde iyi bir yer ediniyor ve ailenin gelenekleri ve davranis sekli her ne kadar Fransiz kulturuyle taban tabana zit olsa da, el lezzetlerinin Fransiz mutfagina dokunusu ve sahip olduklari iyi yurekleri zaman icinde onlari koyun bir parcasi haline getiriyor.. Hassan ile Le Saule Pleureur'un yardimci ascisi Marguerite arasinda baslayan yakinlasma da iki kultur arasindaki tum farkliliklari bir kenara birakip ortak bir noktada bulusmalari icin harika bir neden oluyor. Oyle ki; zaman icinde Madam Mallory Hassan'in yetenegini kabul edip, aile ile iliskilerini bambaska bir boyuta tasiyor. Mr. Kadam'i ikna etmek her ne kadar zor olsa da, yasanan baris sonrasi Hassan Fransiz restoraninin bir parcasi haline gelip, kendi ascilik gelecegi icin muhtesem bir adim atmis oluyor.

Fimlde Hassan rolunu varligindan bu film ile haberdar oldugum Manish Dayal oynuyor. Dayal; sakin kisiliginin altinda yatan cevherin son derece bilincinde olan; kendine, ellerine ve dahasi kalbine guvenen harika bir karakter ornegi sunuyor. Marguerite'i oynayan Kanadali Charlotee Le Bon'u ise; en populer isi olan Yves Saint Laurent filminden hatirlayabilirsiniz.. Zarifliginin yani sira kulaginiza muthis bir ahenkle yayilan Fransiz aksani sayesinde kendisini daha cok seveceginize kefilim.. Ancak iki karakter var ki; beni film boyunca muthis mutlu edip, uzerine bir de eglendirdiler ! Gururlu ve burnu buyuk Madam Mallory rolundeki Helen Mirren ile inatci bir keci olan Mr. Kadam rolundeki Om Puri.

Hundren Foot Journey; yuzunuzu bir an bile burusturmadan, keyif icinde izleyeceginiz bir film ! Vatanlarindan surulmus Kadam ailesinin belki de dunyanin en zor kulturlerinden birinde kabul edilis hikayeleri..

Bu arada izledikten sonra ogrendigim guzel bir detay var. O da filmin yapimcilarinin Steven Spielberg, Oprah Winfrey ve Juliet Blake olusu.. Yonetmeni ise uzun yillar "en sevdigin film nedir ?" sorusuna verdigim cevap olan Chocolat'in da yonetmeni; Lasse Hallstrom. Bu arada filmin senaryosu da Richard C.Morais'in "The Hundred Foot Journey" isimli romanindan esinlenerek yazilmis.. Yani film aslinda bir uyarlama !

Oprah'in dedigi gibi "moral veren bir hikaye"nin size iyi gelecegi bir vakitteyseniz, hic vakit kaybetmeden filmi izlemeye koyulun derim !

iyi seyirler
lulu
xxx

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder